if you go chasing rabbits, and you know you're going to fall..

1 Mart 2015 Pazar

Ocak ve Şubat Ayı Kitapları

Buraya yeniden bir şeyler yazsam, yeni bir blog sayfası mı edinsem, yazmasam mı derken okuduğum kitapları yazmakta karar kıldım. Sanırım blog yazma alışkanlığı yavaş yavaş herkeste yok oluyor, müsebbibi anlık paylaşımlar olsa gerek. 

Okuma alışkanlığımı daha sistematik hale getirmek ve neler okuduğumu topluca görebilmek adına Goodreads profili oluşturdum. Geçtiğimiz yıl kendime koyduğum kırk kitap okuma hedefimin %60'ını gerçekleştirdiğimi görünce çok utandım. Kırk kitap bir yıl için oldukça düşük bir rakamken, işten bana kalan vakitlerimin tamamını okumak-yazmak ve izlemek arasında bölüştürdüğüm için okuduğum kitap sayısında biraz azalma oldu. Bu yıl daha iyi başladım ve daha iyi gideceğine eminim. 

2014 yılını Mehmet Rauf'un Eylül'ünü okuyarak bitirdim. İlk psikolojik romanı okumak için geç bile kalmıştım. Bir durumun yarattığı psikolojik etkilerin uzun uzun anlatıldığı, bunun yanında kusursuz bir İstanbul tasvirinin yer aldığı Eylül, özlemiş olduğum tadı verdi bana. Bordo-Siyah Yayınları, eski dilde yer alan sözcükleri dip not olarak açıkladığı için, okumak daha kolay oldu. 

Ocak ve Şubat aylarında okuduğum kitaplar şu şekilde,

Dilek Emir - Tek Kişilik Kahvaltı
23447510

Notos'ta birkaç sayı evvel Genç Yazarlar dosyası vardı. Dilek Emir, o dosyada dikkatimi çeken genç yazarlardan biriydi. Dosyadan seçip Hakkı İnanç'la okumaya başladığım yazarlara Dilek Emir ile devam ettim. Kitabı açtığımda ilk dikkatimi çeken kısım özyaşam öyküsü oldu. İki satır, çok basit ve çok tanıdık. Tek kişilik Kahvaltı, kısa kısa 21 öyküden oluşuyor. İlk birkaç öykü kitabın devamı hakkında fikir vermekten uzak çünkü öykülerin ritmi gittikçe yükseliyor. Özellikle de kitaba ismini veren Tek Kişilik Kahvaltılar adlı öyküde Dilek Emir tüm hünerini sergileyerek bir sayfalık kahvaltı hazırlama sürecini anlatıyor. Bana kalırsa kitaptaki en etkileyici kısım o kahvaltı. İnsan, birisi telefon edip 'kahvaltı hazır, hadi gel,' diyecek gibi hissediyor (o telefon hiç çalmıyor elbet). 
Tek Kişilik Kahvaltı, Sait Faik'ten şu alıntıyla başlıyor:

"Hani bazı çocuklar ısrarla bir fena hareketi yapmadıklarını iddia ederler. Hakikaten de yapmamışlardır. Ama yapmış gibi bir halleri de vardır. Yapmamış insanların tabiliğini bir türlü alamazlar. İşte ben o çocuklardan biri gibi idim."

Kitap Evi - Enis Batur
Kitap Evi

Enis Batur'un nasıl bu kadar çok sayıda kitap yazdığını hala anlayabilmiş değilim. Kitap Evi, yazarın 2014 yılında çıkan kitabı. Konusu kitapsever herkesin en az bir kez hayalini kurduğu şey aslında: Size hiç tanımadığınız birisi, koca bir ev dolusu kütüphane miras bırakırsa ne olur? Enis Batur bu mesele çerçevesinde, okumak, yazmak, kitaplar ve kitap tutkusu hususlarında her zamanki sade üslubuyla bir tartışmaya girişiyor. Onun elinden çıkan şeyin kötü olma ihtimali pek yok gibi.

"Okumanın ayrılmak, içeriye çekilmek olduğunu söylememiş miydim? Bütün evren kenarda durur okurken... Aydınlık, ılıman, korunaklı bir diyardasınızdır; karanlık, sert, ürkütücü bir yazının harfleri gözünüzün önünden akıyor olsa bile. Işığınızı söndürüp başınızı yastığa koyduğunuzda, sizi kuşatan gerçek dünyanın yerini daha gerçek bir dünyanın alacağını bilirsiniz. Böyle okumamışsanız hiç, siz henüz yaşamamışsınız demektir."

Olivya Çıkmazı - Nazlı Karabıyıkoğlu

Olivya Çıkmazı

Nazlı Karabıyıkoğlu da diğerleriyle birlikte keşfettiğim genç yazarlardan. kitap 15 adet kısa öyküden oluşuyor. Öykü karakterleri birçok yazarda hissedildiği gibi hep aynı tipte, aynı toplumsal sınıfa mensup kişilerden oluşmuyor. Küçük alıntılarla başladığı öykülerinin yanı sıra, "Ali İsmailime, Berkinime ve abilerine" diye başladığı öyküleri var; çok samimi, daha neler yazacağını müjdeleyen bu öyküleri ben çok sevdim. Hakkı İnanç'tan sonra Nazlı Karabıyıkoğlu da çok güzel şeyler yazacakmış gibi hissediyorum. 

Kendine Ait Bir Hayat - Milner Marion
 

Bu kitap, Metis'ten son çıkanlar arasında. Yazar farklı bir deneye girişip kendini ve iç dünyasını keşfedebilmek adına kendini mutlu eden her şeyi tek tek not alıyor. Uzun süren böyle bir uğraştan sonra söz konusu kitap ortaya çıkıyor. Marion, psikanalist imiş; kitabın Metis'ten çıkmasını da olumlu bir işaret sayan arkadaşım kitabı bana hediye etti. Genel olarak beğenilmesine rağmen ben sevmedim ve çok zor bitirdim. İş yerinde gördüğüm ve ziyadesiyle bıktığım insan güruhunun gösterişe ilgisinden bazı izler gördüm yazarın kendisinde. Bu bir kitabı sevmemek için neden oluşturamaz ama bana fazla geliyor. Kendisinin nasıl oluyor da bir psikanalist olduğunu da anlayamıyorum.

Başıboş Bir Yolculuktan Notlar - Fernando Pessoa

Başıboş Bir Yolculuktan Notlar

Pessoa'dan kısa kısa alıntılar, aforizmalar içeriyor. Pessoa'ya benim kadar hayran herkesin edinmesi gerek. Bir oturuşta okuyup sonra yeniden kurcalamaktan kendini alamıyor insan. Işık Ergüden çevirisi ile hem de.

Düş Kaçıran - Cemil Kavukçu
Aynadaki Zaman - Cemil Kavukçu

1105234116004756

Cemil Kavukçu'nun Notos'ta çıkan öykülerini bir süredir takip ediyor ve çok beğeniyordum. Düşkaçıran ve Aynadaki Zaman öykü kitaplarını yeni bitirdim. Cemil Kavukçu, bana kalırsa, öykü yazıyor fakat öykü kitaplarını roman gibi kurguluyor. Duvarda asılı tüfeğin patlaması misali, bir öyküye giren bir karakter diğer bir öyküden çıkıyor; tıpkı Seray Şahiner'in Hanımların Dikkatine adlı kitabında olduğu gibi. Cemil Kavukçu'da bir öykü yazarında aradığım özelliklerin çoğu mevcut; sade bir dil, akıcı bir anlatım, kusursuz bir öykü kurgusu ve sıradan karakterler. Diğer öykü kitaplarını da en kısa zamanda okunacaklar listeme aldım. 



Hiç yorum yok: